Sık sık boğazın şişer mi?
Tiroidin var mı?
Hep bir yanma veya gıcık problemin mi var?
Ya da bunlar olmasa da boğazında herhangi bir problem yaşadığın oluyor mu?
Peki kendini ifade etmede nasılsın?
Tam anlamıyla kendini "doğru" ifade edebildiğini düşünüyor musun?
"Karşımdaki ne der?"'e takılmadan rahatça kendi fikrini, görüşünü, isteğini, yaratımını ortaya koyabiliyor musun?
Peki sessiz kalmada nasılsın?
Ortamdaki sessizlik seni gerer mi?
İlla konuşmam lazım olur musun?
Sessizliği bozmak ister misin?
Yoksa rahatçasessizliğin keyfini çıkarır mısın?
Sıranın sana gelmesini rahatlıkla bekleyebilir misin?
Sana soru sorulmadan konuşmamayı becerebiliyor musun?
Peki bir şeyleri yapma konusunda nasılsın?
Yapcaklarından konuşur musun? Peki yapar mısın? Gerçekleştirmede, eyleme geçmede nasılsın?
Peki öfken nasıldır?
Kelimelerin ateşten midir?
Öfkeni karşı tarafa nasıl ifade edersin?
Ya da karşı tarafın tepkisinden kaçıp, öfkelendiğin konuyu konuşmaktan çekinir misin?
Pekiiii...
Sabrın nasıldır? Sabırlı mısındır? Yoksa erteleyici misindir?
Bu sorularının cevapları sende kalsın, hiçbirini yargılamak için sormadım. Belki bir gün yeri gelir bu soruya verdiğin cevap aklına gelir ve ordan bedeninin sana ne anlatmak istediğini ya da yaşamın senin önüne çıkardıklarıyla ne anlatmak istediğini fark ederken kılavuzun olur.
Bazen konuşamayız, bazen de konuşmamız gerekenden çok daha fazla konuşuruz.
Boğazımızda düğümlenen cümlelerimizi bazen fark edemeyiz, bazen de düğümlenmesin diye hemen filtresiz bir şekilde ortaya bırakırız.
Aslında iki davranış şeklimiz de fiziksel olarak -bize iyi gelmediğinde ya da kendimiz için doğru olanı yapmadığımızda- bize işaret verir. Bu işaret önce boğazda bir rahatsızlık olarak başlayabilir ama ufak miktarda, yani sadece farkındalığımızı oraya çekmemiz için, bir durup düşünmek ve kendi içimize yolculuk etmemiz için bize rehberlik etme şeklidir bedenimizin. Biz o sırada "ah, vah" demeyip, ilaçlara kendimizi boğmadan, kendi içimizdekinin ( ve sadece kendimizin bulabileceği, yüzleşmesi gereken ve kabul etmesi gereken şeyin) cevabını dışarılarda koşturarak aramadan önce bir durup "neden" dersek? "Buraya nerden geldik" dersek... "bu neyin işareti","ben neyi kendime uygun bir yolla yapmadım" ,"ben neyden kaçtım neye katlanamadım" dersek ve biraz bunlara odaklanırsak, o zaman o minik fiziksel rahatsızlığın ötesindeki büyük rehberliği kullanmış oluruz. Ve bunu dönüştürme fırsatını ele geçirmiş oluruz.
Çok öfkelenmiş ama "ben bunu dile getirirsem beni şimdiki kadar sevmez" diyerek sevilmeme korkusu ile karar alıp sustuğumuzda, ya da "canı cehenneme, beni sinirlendiren bunun bedelini ödeyecek, ben burada öfkemin bende tetiklediği ile uğraşmak yerine karşı tarafı susturcam" diyerek öfke ile hareket ettiğimizde o boğazımızdaki minik yanma, bademciklerin iltihaplanmasına, o daha ileri bir seviyedeki bir rahatsızlığa ya da yine boğazda olan diğer rahatsızlıklara neden olmaya devam ediyor ki biz kendimizden sakladığımız gerçeği görelim.
Biz orada kendimiz ile ilgili olan gerçeği görelim...
YAŞAMDA ÖNÜMÜZE GELEN HER ŞEY SADECE AMA SADECE BİZİMLE ALAKALIDIR. HER NE KADAR İNANDIRICI ŞEKİLDE BİR BAŞKASI İLE ALAKALI GİBİ DURSADA BU BÖYLE.
Boğaz ifadenin, yaratıcılığın ifade edilmesinin, ortaya konmasının, manifeste edilmesinin ve eyleme geçmenin merkezidir.
Yani sadece konuşmak değil eğer yaratıcı enerjimizi ya da kendimizi de olduğu gibi ifade edemiyorsak yine zihinsel kararlarımız veya "dışarının doğruları / kalıpları" nedeniyle o zaman da bu merkezin bulunduğu yerde fiziksel uyarılar, işaretler meydana gelecektir.
Ben bir doktor değilim, kendi tecrübelerim, bilgilerim, araştırmalarım ve aldığım eğitimler doğrultusunda bu yazıyı/ları yazıyorum ama doğduğum aile sayesinde, hastalıkların sadece bedensel nedenlerden olmadığını bilerek büyüdüm. Bu sebeple evet doktorunuza gidin fakat neyi bastırdığınıza da bakmanın size bir zararı olmaz.
Bedenimizin farkında olmak ve bize verdiği işaretleri okumaya zaman ayırmak, bu yaşamda en büyük kazancımız. Bunu fark ettiğimizde zaten kendimiz için olan yolda yürümek çok daha kolay, keyifli ve anlamlı hale geliyor...
Boğaz merkezi ile ilgili yakın bir zamanda yazı yayınlamayı planlıyorum, bunu yaptığımda buraya da bağlantısını ekleyeceğim ve bunu okuduktan sonra onu da okumanızı önereceğim çünkü merkezlerimizin kendi tasarımımızda nasıl bir makaniğe sahip olduğunu bilmekte bize çok büyük bir farkındalık getiriyor. Bunu bildiğimizde bazı sorularımızın cevaplarına ulaşmak kolaylaşıyor. Bazı şeyler havada kalmayı bırakıyor ve yerini buluyor. Kendi mekaniğimizi bildiğimizde kendimizi nasıl bir yol ile ifade edeceğimizde daha hızlı algılayabiliyoruz. Bu şekilde kendimizi gözlemlememizde daha zevkli hale geliyor.
Ben yaşamı bir oyun olarak görüyorum, bazen çok zor bölümleri oluyor ama her şeye rağmen eğlenceli bir oyunda olduğumu hatırlamak bazı şeylerin içinden geçmemi kolaylaştırıyor. Bu sebeple Human Design Sistemi bana çok keyif veriyor, sanki oyunda bana verilen yaşamda kalma ipuçlarının, karakterimin (oyun "karakteri" olarak yazıyorum burda) güçlerinin, zayıflıklarının ve oyunda nasıl bir strateji ilerleyeceğinin ve kararları neye göre alacağının detaylı bilgisinin bulunduğu Character Sheet (bkz.D&D) (karakter tablosu) gibi düşünebiliriz.
Comments